Bir yazar, uzun yıllar boyunca yalnız bir hayat sürerken, yakın zamanda kaybettiği bir arkadaşının sahip olduğu bir Büyük Danua köpeğini sahiplendiğinde, beklenmedik bir şekilde geçmişiyle yüzleşmeye başlar. Bu köpek, sadece bir evcil hayvan olmanın ötesine geçer; yazar için bir bağ kurma, kayıplarıyla barışma ve içsel dünyasına adım atma fırsatıdır. Köpeğiyle zaman geçirdikçe, yazarın geçmişteki acılarını ve travmalarını kabullenmesi, yazma sürecinde karşılaştığı engelleri aşması da kolaylaşır. Köpeğin sadık ve sakin varlığı, yazarın yalnızlıkla barışmasına ve kaybettiği dostunun anılarına bir tür saygı duruşunda bulunmasına olanak tanır.